Le Passé

Film:Le Passé
Yönetmen:Asghar Ferhadi

(Fransız – İtalyan – İran drama filmi, 2013 Cannes Film Festivali'nde Palme d'Or ödülüne aday gösterildi ve festivalin Ekümenik Jüri Ödülü'nü kazandı.)

Geçmişten bahsederken esasında derdimiz genelde geçmeyen durumlardır. Geçmişe dair bitmeyen sevgiler, umutlar, pişmanlıklar... Hayatımızdan öylece geçip gitsin istediğimiz insanlar ne yazık ki hiçbir zaman öylece geçip gitmezler. Az ya da çok, önemli ya da önemsiz (bizce) hayatımızdan geçen her insan hasılı yaşanmış her şey izini bırakır da gider. Bu izlere olan bakış açıları değişebilir elbette. Durumu hayatımızın bir türlü atlatamadığımız travması haline getirmiş de olabiliriz, ya da yalnızca hoş yahut nahoş anılardan öteye geçirmeye de biliriz. Bunun ne kadarı bizim elimizdedir, ne kadarını sahiden istemişizdir emin değilim. Fakat insana yaşasın diye verilmiş bu hayatta kafi miktarda söz hakkımız olduğunu düşünüyorum.

Filmde 3. evliliğini yapmaya hazırlanan fakat bunun için kendisini terk eden ve halen evli olduğu 2.eşinden boşanması gereken bir kadın (Marie) görüyoruz. Önceki diğer 2 evliliğinden de birer kızı var, şuan da ise müstakbel 3. kocasından hamile. Kadın müstakbel koca ile evlenebilmek için 2. adam Ahmet'i yaşadığı yer olan Fransa'ya çağırıyor ki boşanabilsinler. 1. eşten neden ayrıldı, Ahmet neden Marie'yı terk etti bilemiyoruz. Fakat filmde gördüğümüz 3 ana karakter ( Ahmet, Maria, müstakbel Samir) dışında filmi eviren çeviren ve filmde yaşanan pek çok olayın müsebbibi olan finalde çok az görebildiğimiz bir başka karakter mevcut. Her şey biraz onun yüzünden gibi, masum gibi, hem fail hem kurban gibi. Kim nasıl okursa öyle sanırım. Bu karakter müstakbel Samir'in intihar eden bu nedenle de komada olan karısı. İntihar sebebi tam bilinmemekle beraber Samir ve Marie'nın arasındaki ilişki en kuvvetli ihtimal. Yetişkinler dünyasında bunlar olurken filmde görünen çocukların da hikayeye ziyadesiyle katkıları var. Samir'ın karısının intiharına sebep olma ihtimali olan Marie'nın en büyük kızının öfkesini, pişmanlığını, terk edilme korkusunu, anne ihtiyacını görüyoruz bir yandan. Bir yandan Samir'in oğlunun sağlıklı bir yuva özlemi... Ki bu öylesine kuvvetli ki içten içe sorun çıkaran kendisini korkutan annesinin ölmesini isteyebilecek kadar... Bir yandan hiç konuşulmasa da Ahmet'in Marie'yı terk ettiği gerçeğinin her yere sinmiş olması ve bu hesabı görülmemiş ayrılığın geçip gidemeyişi... Geçmemiş bir ilişkinin üzerine yeni bir ilişki kurma gayreti... Filmin her yerinden bitirilmemiş işler fışkırıyor yani. Kimse hesabını görebilecek kadar cesur değil, fakat artık yeni bir şeyler olsun da isteniyor. Tabi bir de göçmenlik mevzuu var. Kökenleri İran olan karakterlerin Fransa'da tutunabilme gayretleri görülüyor. Göze sokulmasa da kökenlerinden tam kopamama durumu söz konusu. Hatta belki Ahmet'in Marie'yı terk etme sebebi biraz da.

Hızlı geçişler ve canlı renklerden ziyade grinin ve kasvetin hakim olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Temposu ağır, hafif iç sıkan ve ayna tutan bir film... Bu nedenle yönetmen size hangi karakterin iyi neyin yanlış olduğunu hiç söylemiyor. Bu işte en sevdiğim ve en can sıkıcı kısım. Çünkü kime hak verdiğim, neyi yanlış bulduğum bana tutulan aynadaki tezahürüm olabilir. Kesin hükümlerden, çocukça yargılamalardan kaçınmalıyım, hayatta olduğu gibi...




Bir aralık ararken yine bir Aralık-2020

Yorumlar